‘Dünya Yazarlarının Gözüyle İstanbul’ zaman içinde İstanbul’a tarihi bir yolculuk yaparken toplumsal gerilimi de çok iyi bir şekilde anlatıyor.
‘Bütün şehirleri insanlar yarattı, İstanbul’u ise tanrı yarattı’ sözleriyle başlıyor İstanbul’a yolculuk. ‘Dünya yazarlarının gözüyle İstanbul’ isimli belgesel, İstanbul’da yıllardır yaşayan insanların dahi göremediği çok renkli resmi anlatıyor. 18. yüzyılda İstanbul’a gelen ve İstanbul’u yazan dünya yazarlarının gözüyle şehrin karmaşık, kaotik, derin ve güzel halleri, en güzel görüntüler, betimlemeler ve fotoğraflar ile anlatılıyor. Mehmet Güreli’nin yönetmenliğini, Tolga Karaçelik’in de görüntü yönetmenliğini yaptığı uzun metrajlı belgesel, İstanbul’un muhteşem görüntüleri ile daha da büyülü bir hal alıyor. ‘İstanbul’a Yolculuk’ İstanbul hakkında dünya yazarlarının ne yazdığının yanısıra o zamandan bu zamana ne değişti, nasıl bu hallere geldik sorusunu da sorduruyor. Belgesele konu olan yazar Lady Montegu, İstanbul’un 18.yüzyıl başlarında batılıları bile şaşırtan kosmopolitliğine dikkat çekmiş ve “Beyoğlu’nda Türkçe, Rumca, Ermenice, Arapça, Acemce, Rusça, Almanca, Flemenkçe, Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve Macarca konuşuluyor. Sonunda hiçbir dili öğrenemeyeceğim” diye yazmış.
‘İstanbul’a yolculuk’ aslında zaman içinde de bir yolculuğu anlatıyor. Zaman içindeki bu yolculuk da o zamandan bu zamana gelinen noktanın ne kadar da korkutucu olduğunu gösteriyor. İstanbul, 18. yüzyılda kosmopolitliği ile batının şaşkınlığına neden olurken, 21.yüzyılda ise bu kosmopolitlik tehdit oluşturuyor. 21. yüzyılın İstanbulluları, İstanbul’da yaşayan azınlıklara karşı öfkelerini her koşulda dile getiriyorlar. Oysa ki İstanbul’u İstanbul yapan o kosmopolit karakteri; farklı kültürlerin İstanbul’a bıraktıkları olmasaydı şehir, dünya yazarlarının gözünde ‘şehirlerin kraliçesi’ olur muydu? İstanbul’u tek ‘kimlikli’ yaşamak, tek ‘kimlik’ üzerinden okumak, tek ‘kimlikli’ anlamaya çalışmak ne kadar gerçekçi?
İstanbul’u İstanbul yapan; kültür zenginliğini sağlayan azınlıkların yaşam alanları ve onların İstanbul’a bıraktıkları yavaş yavaş yok ediliyor. Başka bir deyişle, 18.yüzyılda batılıların gıpta ile baktığı İstanbul’un kosmopolit ruhu yok ediliyor. İstanbul, bu ruhu yaşatan yaşam alanları ile yaşıyor, yaşatıyor. İstanbul’u anlamak; şehri karmaşası, kaosu, sihiri ve güzelliği ile yaşamaktır. Azınlıkların yok edilen yasam alanlarından her biri İstanbul’un kesilen bir can damarıdır. Türkiye’nin en önemli toplumsal sorunları bir arada yaşayamama, kendi gibi olmayanı dışlama ve ötekileştirme malesef İstanbulluların gündelik yaşamlarında da gözlemleniyor.
‘Dünya yazarlarının gözüyle İstanbul’, ‘nasıl bu hale geldik’ sorusunu sorduran, İstanbul’u en güzel görüntüler ve betimlemelerle anlatan; kısacası İstanbul ile ilgili yapılan en değerli çalışma.
İstanbul'a Yolculuk
‘Dünya Yazarlarının Gözüyle İstanbul’ zaman içinde İstanbul’a tarihi bir yolculuk yaparken toplumsal gerilimi de çok iyi bir şekilde anlatıyor.
31 Mayıs 2012 Perşembe 09:10
reads.