Yer, yurt, aidiyet, kimlik kavramlarının göçmenlere ne ifade ettiği benim için hep bir merak konusu olmuştur. Araştırmalarım süresince göçmenlere yönelttiğim soruları kendime sorduğumda ise bu kavramlarla duygusal bir bağ kurmakta zorlandım. Bunun tek nedeni benim yurt dışında yaşıyor olmam değildi elbette. Bu yabancılaşmanın nedeni, Türkiye’de insan hakları ihlallerinin her geçen gün daha da artması, adaletsizliğin sınır tanımayan hali, çocukların, öğrencilerin, kadınların, yazan ve düşünenlerin çalınan hayatları karşısında bu kadar da olmaz dedirtmesi.
Türkiye İnsan Hakları Derneği’nin 2011 yılı raporuna göre, 12 bin 685 kişi göz altına alındı, 6504 internet sitesi yasaklandı, 262 düşünce suçlusuna 921 yıl hapis verildi, 7 bin çocuk tecavüze uğradı, son 10 yılda 250 bin çocuk cinsel istismara uğradı. Ve ne yazık ki bu rakamlar artmaya devam ediyor. Puşi takmanın terörizm delili olarak görüldüğü, polislerin evrakta sahtecilik yaptığı, baskının ve nefret söylemlerinin gündelik yasamın her alanında görüldüğü bir ülke Türkiye.. Galatasaray Üniversitesi endüstri mühendisliği bölümü öğrencisi Cihan Kırmızıgul’un davası, Türkiye’de adaletin icine düstüğü baskıcı yapının en acı örneklerinden birisidir. Türkiye'de araştırma ve eğitim özgürlüğü uluslararası çalışma grubunun Cihan icin hazırladığı basın bildirisine göre:
“Bir süpermarkete yönelik gerçekleştirilen molotof kokteylli bir saldırıdan iki saat sonra, olay yerine yakın kağıthane’de otobüs beklerken, saldırıya katılmış olduğuna dair hiçbir somut delil bulunmaksızın, zor kullanılarak gözaltına alınmıştır. O gün boynunda taşıdığı ve polis tarafından kürt hareketiyle özdeşleştirilen “poşu”, gözaltına alınması için öne sürülen tek suç unsurudur. bir gizli tanık tarafından “giysilerinden” teşhis edilmiş, fakat bu tanık, daha sonra ifadesini geri çekmiştir. Suç delillerinin zayıflığına işaret eden savcı, Kırmızıgül’ün beraatini istedikten sonra görevden alınmıştır. mahkemenin 16 kasım 2011 tarihinde gerçekleştirilen son duruşmasında tutukluluk halinin uzatılmasına karar verilirken; yeni savcı, terörle mücadele kanunu kapsamında “terör örgütü üyesi olmak” suçundan, Kırmızıgül’ün 15 ila 45 yıl hapis cezasına çarptırılmasını istemiştir. tutuklu kaldığı bu iki yıl boyunca Cihan Kırmızıgül yalnızca bireysel özgürlüklerinden değil, aynı zamanda üniversitede aldığı eğitimi sürdürme hakkından da mahrum bırakılmıştır.”
Cihan Kırmızıgül, Şubat 2010'da İstanbul'un Çağlayan semtinde tutuklanmıştı. Puşi taktığı gerekçe gösterilerek molotof kokteyl atılan bir eyleme katıldığı iddia edildi. 25 ay tutuklu kaldıktan sonra 23 Mart'ta tahliye edildi. 11 Nisan 2012 günü 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmasında toplam 11 yıl 3 ay hapsine karar verildi. Benim ülkemde saçma sapan gerekçelerle suçsuz insanların hayatlarından yıllar çalınıyor, benim ülkemin tarihi malesef utançlarla dolu ve böyle bir durumda insanın ülkesine yabancılaşması kaçınılmaz bir hal alıyor. Hepimiz Cihan’in yerinde olabilirdik; o an orada bulunabilirdik. Bu adaletsizlikler karşısında daha ne kadar sessiz kalacağız.
Benim ülkem mi?
Yer, yurt, aidiyet, kimlik kavramlarının göçmenlere ne ifade ettiği benim için hep bir merak konusu olmuştur.
14 Mayıs 2012 Pazartesi 09:09
reads.